“Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın…”
Yalnızca Türk değil, dünya tarihine adını altın harflerle kazıyan büyük sultan Fatih, veya ll.Mehmed. Doğumu da ölümü kadar tüyler ürperten bir şahsiyet… Papa’yı dize getiren, Doğru Roma İmparatorluğu’nun 2 veliahdını kendine paşa yapan bir kumandan…
Dünya genelinde bir istatistik yapılsa, en büyük savaş dehası kimdir diye sorulsa eminiz ki bunlar arasında yer alacak, belki de en başında olacak kişidir Fatih… Zira başka bir çağ açıp çağ kapatan şahsiyet yoktur.
Fatih’in vefatı gerek doğulu gerek ise batılı tarihçiler tarafından çokça tartışma konusu olmuştur. Tam bir neticeye varılamasa da araştırmacı ve tarihçi Talha Uğurluel yapmış olduğu çalışmalar neticesinde 40 farklı tıp profesörü ile ortaklaşa bir gayret yürüterek en yakın ve en doğru sonuca ulaşmıştır. Döneminin Kültür ve Turizm Bakanı’nın da onayını alarak pek çok tarihçinin bulunduğu sempozyumda herkesin ittifakla kabul edeceği bir neticeyi paylaşmıştır ve ülkemizin sayılı olan pek çok tarihçisinin akıllarındaki soru işaretlerinin giderilmesinde önemli bir yer edinmiştir.
Reklam
Fatih Sultan Mehmet Han’ın vefatını anlatmadan önce doğumunu da anlatma gereği duyuyorum nitekim aileler arasında çocuklarına otoriter ve baskıcı bir şekilde yapılan konuşmalarda “Fatih 21 yaşında Çağ açıp Çağ kapattı sen ne yaptın?” “Fatih 12 yaşında tahta çıktı sen neyi başardın?” Türevinden sıklıkla geçen geçen bu cümleler tüm gençleri bezdirmiştir.
Öncelikle anne ve babalar Fatih’in nasıl yetiştirildiğini bilseler böyle sözler ile çocuklarının canlarını sıkıp, ufuklarını karartma noktasına gelmezler… Gelin sizlere Fatih’in, Fatih olmadan önce anne ve babasının ne olduğundan, nasıl olduğundan biraz bahsedeyim…
Reklam
Tarihler 30 Mart 1432’yi gösteriyor. Soğuk bir sabah. Saray, doğumun acelesi ve heyecanı ile karışmış vaziyette. Fatih’in annesi olan Hümâ Hatun artık son hamilelik demlerini sürmekte… Bir çocuğu olacak ve o çocuk din, dil, ırk, fark etmeksizin herkesin bildiği, yıllarca adını andığı, idol olarak gördüğü, erişilmesine imkansız baktığı bir vaziyette olacak olan Fatih Sultan Mehmed doğacaktı…
Gerekli tedbirler alınmış doğum için tüm hazırlıklar eksiksiz bir şekilde yapılmıştı. Ebeler ve kadın cemiyeti toplanmış Hümâ Hatunun etrafını sarmıştı. Her şey tamam artık doğum anının gelmesi bekleniyordu.
Erkeklerin olduğu kısımda ise görevliler dizleri üzerine oturmuş, kıble cihetine yönelmiş, sultan’ın dudakları arasından süzülen Allah Kelâmının sürûr veren nağmelerini dinliyorlardı…
Fatih’in babası olacak olan ll.Murad Hân, o gece sabaha kadar Kur’an-ı Kerim okumuş, en son okuduğu sure ise “Muhammed” suresi olmuştu… Muhammed suresinin son ayetleri dudakları arasında süzülürken kapısını heyecanla tıklayıp o sevinçli haberi kendilerine beyan edecek görevliler içeri girmişlerdi…
Ve Müjde! “Sultanım, sultanım oğlunuz, bir oğlunuz oldu…”
Sultan Murat han önce başını göğe doğru kaldırıp, elhamdülillah dedikten sonra önünde rahlesi üzerinde bulunan Kur’an-ı Kerim’i kapatmak için tekrar baktığında Muhammed suresinin bitmiş fetih suresinin başına geldiğini görmüştü… İşte daha ötelerden bir işaret ile fetih belki de müjdelenmişti… Babası olan ll.Murad Hân, okuduğu son sûre Muhammed suresi olduğu için oğluna Muhammed kelimesinin yumuşatılmış hali olan “Mehemmed” kökünden türeyen “Mehmed” ismini verecekti…
İşte bu manidar doğum anından sonra dünyaya gelecek olan şahsiyet; 7 dil bilen, 30.000 Bogomil Hristiyan’ını bir anda Müslüman yapabilen, gemileri karadan yürüten, çağ açıp çağ kapatan, havan topunu keşfeden, zafere doymayan, çağının en entelektüeli olan bir yiğit olacaktı…
Bir de olaya şöyle bakmak lazım… O yukarıda evlatlarına baskılı sözleri söyleyen ebeveynler, çocuklarının istikballeri, eşlerinin sıhhati için dua mı ediyor? yoksa çocukları doğarken ellerinde telefon, ağızlarında sigara, hastane önünde fink mı atıyorlardı? İşte ayrım da burada başlıyordu…
Eğitimci ve Yazar Salih Uyan Bey’in şu cümleleri olaya tam bir çözüm olacaktı…
“Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz! Bu yüzden aranızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın! “Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın! Evet, 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim. Çünkü benim babam II. Murad değil, hocam da Akşemseddin değil.”
“Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin. Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?”